Sporun fiziksel faydaları bir yana, insan ruhuna ve duygularına da çok olumlu etkileri var. Bunun yıllardır bilincinde olan bir spor aşığı ve eğitmeni olarak, tarihi bir günde iki kıtayı birleştiren köprüde binlerce kadınla koşmanın coşkusunu size anlatmak istiyorum.
Tarihten ve çok çeşitli kültürlerden bu yana kadın ve erkek egemen toplumlar hep tartışma konusu olmuştur. İlk çağlarda belki de anaerkil bir dünyamız varken; yani toprağın işlenmesine kadın karar verirken veya kadınların kadim ruh bilinçleri öncü iken, göç ve savaşlarla gittikçe erkek egemen bir toplumlar karmaşasına dönüştük.
Son yıllarda kadınların bilinçlenmesi, haklarını araması, eşitlik çabası ve harekete geçmesi arttı; bunun hepimiz farkındayız. Her ne kadar zor görünse de bu bilinç artık var. Kadınlara fırsat verildiğinde bunu en iyi şekilde gösteriyorlar; bunu da gayet iyi biliyoruz.
Bu başarıyı en çok spor alanında görüyoruz. Sportif başarılar, bireysel veya takım çalışmaları, azim, çalışkanlık, pes etmemek ve inanmak gibi kavramlar en yoğun biçimde hissediliyor ve iyi sonuçları da ortada. A Milli Kadın Voleybol Takımı’mızın uluslararası başarıları bizleri nasıl da coşturdu hatırlayın. Dünya Kupası’nı aldıklarında, hatta o yolda ilerlerken her maçlarında nasıl da birleştiğimizi hatırlayın. Modern kadının güzel örneklerinin var olduğunu hem ülkemize hem dünyaya haykırdık.
Bizler Cumhuriyet kadınlarıyız. Dünyada oy verme ve seçilme hakkını ilk edinmiş kadınlar Türk kadınlarıdır; Atatürk sayesinde, Cumhuriyet inancı sayesinde. Kadınların belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı 1930 yılında Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle tanındı.
Böyle bir milletin kadınları, Cumhuriyet’in 100. yılında, 29 Ekim 1923’de iki kıtayı birleştiren İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde 100.yıl Cumhuriyet Kadınları Koşusu’nda spor ve birlik adına koştu. Hem de ne koşmak! Büyük bir coşkuyla, marşlarımıza yüksek enerjili katkıyla, ellerinde yüzünde Türk Bayrağı ile, sevgi ve saygı ile koştu.
İlk yaya organizasyonu olma özelliği taşıyan ve 3000’den fazla kadın koşucunun katıldığı bu etkinlik aynı zamanda Türk kadınının gücünü ve başarılarını tüm Türkiye’ye gösterdi. Kadınların gücünü Cumhuriyetin değerleriyle bir araya getiren bu etkinlikte binlerce Cumhuriyet kadını, “Cumhuriyet Kadınlarla, Kadınlar Cumhuriyetle Güçlü” mesajını haykırdı. Yaşadığımız deneyim sadece bir spor faaliyetinin ötesine geçerek tüm Türkiye için simgesel bir anıya dönüştü.
A Millî Kadın Voleybol Takımı Kaptanı Eda Erdem Dündar da kadınları desteklemek için oradaydı; “Cumhuriyet, kadınların hayallerini gerçeğe dönüştürebilmeleri için eşsiz bir zemin oluşturuyor.” dedi.
Milli atletlerimiz de vardı; hayatında hiç koşmamış ama sadece yürüyerek bu tarihi anda orada olmak için gelen de… Herkes büyük bir istekle oradaydı. Köprünün bir ucundan, Avrupa Yakası’ndaki start noktasından 2,5 km gidip Anadolu Yakası’na uzandıktan sonra yan şeritten 2,5 km dönerek 5 km’lik özel bir parkuru tamamladık.
Bu tablonun tam da ortasında olmak benim için çok mutluluk ve gurur vericiydi. 10 yıldır lisanslı atletim; dünyanın en zor yarışı Everest Maratonu’nda koşan ilk ve tek Türk’üm; ancak hamilelik dönemimle birlikte 5 yıldır uzun mesafe koşmuyordum. Antrenmansızdım ama öyle mutluydum ki bu dünyanın ötesinde gibi tasarımıyla beni büyüleyen köprüde kadınlarla birlikte koştum; hatta 29 dakikada koşarak yaş kategorimde 14. bile oldum. Bence bu koşuda derece o kadar önemli değil; BİR olmak çok daha önemli!
Sporun birleştirici gücünü bir kez daha hissettim; o coşkuya, o kardeşliğe bizzat şahit oldum; tüm duyguları kalbimde yaşadım. Yavaşı, hızlısı, koşanı, yürüyeni herkes güler yüzle birbirini selamlıyordu; koşarken birbirlerini destekleyerek ‘bravo’ diyorlardı.
Ayrıca yanıma gelip “bugün burada olmama ilham oldunuz, spora ve koşuya sizinle başladım” diyen genç kızlarımız ve kadınlarımızın bana yaşattığı manevi tatmini anlatamam. Yıllardır istikrarla hem güncel yaşamımda hem de sosyal medyada spor ve sağlıklı yaşam mesajlarımı aktarıyorum. Daha önce üşenen biri erkenden kalkıp açık havada yürüyüşe çıkabiliyor; nasıl koşarım ki diyen biri ilk denemesiyle motive olup yola devam ediyor… Bu misyonumu devam ettireceğime söz veriyorum. Zira, mutluluğun sırlarından biri, paylaşmak ve yardım etmektir, biliyorum. Güçlü olduğun yanlarını toplumla paylaşmaktır.
Keza, yarışı destekleyen İbrahim Çeçen Vakfı aracılığıyla Türkiye’nin farklı bölgelerindeki gençlerimize eğitimde ve sporda destek olduklarını öğrendim.
Ben de sporcu gençlere her fırsatta yardım eden, destekleyen biri olarak etkimi artırabileceğim platformlarda seve seve destek oluyorum.
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamak ve kadınların gücünü vurgulamak için bir fırsat yaratan bu etkinliğin, önümüzdeki yıl ve daha sonraki yıllarda geleneksel hale getirilmesi ve İstanbul’a yeni bir uluslararası spor organizasyonu kazandırılması da hedefleniyor. Ben de konunun takipçisi ve elçisiyim. Bir parçası olmaktan ve koşuya yeni kadınlar kazandırmaktan öyle mutlu ve heyecanlıyım ki…
Ece hanım çağdaş bir Türk kadını olarak tüm toplumsal rollerinize kattığınız değer gibi sporcu kimliğinizle Cumhuriyet Kadınları koşusuna büyük değer ve enerji kattınız. Sizinle birlikte koşmak ve o müthiş enerjiyi paylaşmak hepimizi hem çok mutlu etti hem de umut verdi. Çok sevgiyle…